Büyük Birlik Partisi Genel Lideri Mustafa Destici, Haber7.com’a gündeme ait çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’nin sorularını yanıtlayan Destici, başörtüsü teklifi, TTB Lideri Şebnem Koru Fincancı’nın açıklamaları, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti ve ‘uyuşturucu‘ iftirası, Cumhur İttifakı’nın seçim ilerleyişi ve Yunanistan’ın kışkırtmalarına ait değerli değerlendirmelerde bulundu.
Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye yaptığı ziyarette 8 saatlik kayıp vakit işaret eden Destici, uyuşturucu argümanının büyük bir iftira olduğunu tabir etti.
CHP’nin ‘başörtüsü‘ adımına ait konuşan Destici, geçmişte bu bahisle ilgili teklifin şahsen Kılıçdaroğlu’nun teşebbüsleriyle Anayasa mahkemesi tarafından iptal edildiğini söyledi.
Destici, Meclis’e sunulacak olan başörtüsü teklifinin LGBT’yi açıkça destekleyen HDP için de bir imtihan olacağının altını çizdi.
Osman Ateşli’nin BBP Genel Başkanı Destici ile gerçekleştirdiği röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz:
KÜLLİYE’DE ERDOĞAN’LA NELER KONUŞULDU?
Öncelikle şuradan başlamak istiyorum geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmeniz oldu Külliye’de. Görüşmenin ayrıntısına ait aktarabilecekleriniz var mıdır?
Bu görüşmede Türkiye’nin sıkıntılarını kıymetlendirme fırsatı bulduk. Başörtüsü ile ilgili düzenleme, EYT düzenlemesi ve kontratlı işçi, taşeronlar, fiyatlı öğretmenlerimiz, fahri Kur’an Kursu öğreticilerimiz üzere. Toplumun tüm bölümünden bize gelen talepleri kendi içimizde bir kıymetlendirme yaparak biz bunları Sayın Cumhurbaşkanımızla paylaşıyoruz. Bir öbür bahis başlığı dünyadaki gelişmeler. Başta Rusya-Ukrayna savaşı, Yunanistan’la yaşanan gerginlik, İslam dünyası Türk dünyası gelişmeleri. Ayriyeten 2023 seçimleri, BBP olarak Cumhur İttifakı ile birlikteyiz. Cuma günü Türkiye yüzyılı programında beraberdik, program sonunda Sayın Cumhurbaşkanı ile bir toplantı yaptık. Ardından de Gemlik’e TOGG’un banttan indirilmesine giderken orada da tekrar uçakta hem Cumhurbaşkanımız ve Bahçeli ile istişarelerde bulunduk.
Seçim sath-ı mahalline hakikat ilerliyoruz. Alandasınız ve önemli kıymetli çalışmalarınız var. BBP olarak nasıl bir çalışma temposu planlıyorsunuz?
Biz geçtiğimiz pazar günü Ankara’da genel istişare toplantısı yaptık. 20 Kasım’da Denizli’de Ege bölge mitingimizi yapacağız. 27 Kasım’da Kocaeli’nde olacağız. Marmara mitingimizi gerçekleştireceğiz, 4 Aralık’ta Urfa, 11 Aralık’ta Adana’da olacağız. Yalnızca mitinglerle hudutlu değil, halk toplantılarımız, salon konuşmalarımız, vilayet ilçe ziyaretlerimiz de devam ediyor.
“GEÇMİŞTE KILIÇDAROĞLU BAŞÖRTÜSÜ TEKLİFİNİ İPTAL ETTİRMİŞTİ”
Özellikle son günlerde konuştuğumuz Kılıçdaroğlu’nun çıkışı sonrası gündeme gelen bir başörtüsü sıkıntısı var. Bilhassa de başörtülülerin ve başı açıkların kıyafet tercihlerinin anayasal teminat altına alınmasını amaçlayan bir teklifin Meclis’e gelmesi bekleniyor. Siyasi partilere teklifi birlikte karar vermek ismine yürütülen birtakım istişareler oldu. Sizin de bir davetiniz oldu “Değişiklik teklifini birlikte verelim” diye. Muhalefetten dayanak geleceğini düşünüyor musunuz? Teklifin maksadı sizce bu sıkıntıyı çözebilecek mahiyette mi?
Biliyorsunuz gündemi Kılıçdaroğlu oluşturdu. Zira 6’lı masanın cumhurbaşkanı adayı olma noktasında çok istekli ve kararlı. Bu dakikadan sonra geri dönüşünün de sıkıntı olacağını düşünüyorum. Birebir kararlıkta devam etme ihtimali çok güçlü. Tabi mütedeyyin kısımlara, geçmişte başörtüsü zulmü yaşamış bölümlere de bir ileti verme ismine, ya da kendi tabirleriyle bir ‘helallleşme‘ ismine bu türlü bir teklifte bulundu. Lakin bakacağız bu samimi bir teklif mi yoksa bir takiyye mi? Bunu artık göreceğiz. Zira yasa teklifiyle bu iş çözülmez. Garanti altına da alınmaz. Bunun en doğrusu Anayasa değişikliğidir. ASlında bunu 2008’de biz AK Parti-MHP-BBP olarak. O periyotta şehit önderimiz Muhsin Başkanı’mız BBP’yi temsilen Meclis’teydi. Bu üçpartinin ayn bugün Cumhur İttifakı’nda olduğu üzere milletvekillerinin dayanağıyla 411 sayısı ile anayasa değişikliği kabul edilmişti. Lakin bunu CHP hem de bugün genel liderleri olan Kemal Kılıçdaroğlu grupbaşkanvekiliydi. Onun eliyle anayasa mahkemesine iptali için dava açtı ve iptal ettiler. Artık burada bakalım nasıl bir hal içine girecekler. Bu hem CHP için hemde milliyetçi maneviyatçı tabanları temsil ettiklerini iddia eden İYİ Parti, Saadet Partisi üzere partiler için de bir türnüsol kağıdı niteliği taşıyacaktır. Tabi teklif Salı günü hem MHP ile hem bizimle paylaşıldı. Biz aslında bir hazırlık yapıyorduk ve teklifi inceledik. 2 unsurluk bir teklif. Teklifte şu var; İnanç hürriyetini ve bundan kaynaklı oluşan kıyafet, özelde başörtüsü diye esasen tabir edilmiş. Bunu büsbütün anayasal teminat altına alıyor.
“YASA BAŞÖRTÜSÜNÜ GARANTİ ALTINA ALARAK, MÜSLÜMAN TÜRK AİLE YAPISINI KORUYACAK”
Başörtülü olmayanlarla ilgili de bir ibare var.
Tabi onu da garanti altına alıyor. Kişi kendi istediği üzere ister başı açık ister başörtülü gezebilir bunu büsbütün teminat altına alıyor. İkinci unsurda de Müslüman Türk aile yapısının korunması ile ilgili değişiklik var. Orada da Müslüman Türk ailesinin, Türk toplumu aile yapısının bayan ve erkekten oluştuğu, hasebiyle da bunun dışındaki yaşantılara set çekiyor. Zira bunun bir ileri safhası Türkiye’de de kimi Avrupa ülkelerinde olduğu üzere eşcinsel evliliklerin hür bırakılacağı ya da evliliklerine müsaade verileceği bir gidişattan Türkiye’yi kurtarmış oluyor. Biz zati görüşümüzü bildirdik, bizim çalışmalarımızla örtüşüyor.
“BU KANUN LGBT’Yİ DESTEKLEYEN HDP ÜZERE PARTİLER İÇİN BİR SINAV”
Bu akımları destekleyen partiler kelam konusu. Tabi Meclis’te bu teklif geldiği vakit nasıl bir atılım yapacaklarını düşünüyorsunuz?
Onlar için de bir imtihan bu. PKK’nın siyasi şubesi HDP açısından sıkıntıyı ele alırsak bir taraftan bu LGBT kadrosuyla çok iç içeler. Onların en büyük savunucuları olarak gözüküyorlar. Lakin Doğu’ya gittiklerinde de bizim dindar mütedeyyin Kürt kardeşlerimizin oylarını istiyorlar ve alıyorlar da. Hasebiyle bizim için de onlar için de bir türnüsol kağıdı görevi görecek. Gerçekten HDP bizim Kürt kardeşlerimizin inanç ve kültürüne ahlakına saygılı mı yoksa sapkınların yanında mı duruyor bu da ortaya çıkacak. Aslında bize nazaran hiç onları ziyaret etmek de gereksizdi. Boşuna vakit kaybıydı. Ama AK Parti heyeti bu türlü bir tercih kullandı. Tabi artık Meclis’te onların tutumunu da görmüş olacağız.
“BATI NE İSTİYORSA ONLARI YAPIYORLAR”
TTB Başkanı Şebnem Koru Fincancı’nın TSK’nın kimyasal silah kullandığı argümanı çok konuşulmuştu. Sonrasında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “cari açığı kapatmak için devletin uyuşturucu ticaretine göz yumduğu” tezleri gündemde. Tabi bunlar milletlerarası topluluk için Türkiye’yi maksat seçme istikametiyle sorunlu çıkışlar. Bu açıklamaları nasıl yorumluyorsunuz?
Her iki açıklama da kabul edilemez bir iftiradır. Fincancı’nın zaten TTB Genel Başkanı olması zaten tuzun kopması manası taşıyor. Zira bayan çok açık ve net gözüktü ki PKK sempatizanı HDP’li, Türk milletinin düşmanı. Zati bu iftirası da PKK ağzı. Daha evvel PKK, HDP lisana getirmişti. Tabi buradaki maksat Türkiye iç kamuoyundan çok Avrupa’ya dünyaya bir bildiri. Türk ordusu kimyasal silah kullanıyor diye. Türkiye’yi dışarıya şikayet ve dışarıda Türkiye’yi itibarsızlaştırmak ve milletlerarası kuruluşlar nezdinde de hatalı konuma getirmek. Sıkıntıları bu. Zira onlara ne diyorsalar onları yapıyorlar.
“TÜRK DEVLETİ BUNU SEYRETMEZ”
CHP ve HDP’den çok fazla emsal çıkışlar olmuştu…
Tabi yeniden PKK ağzıyla. Muharrem Erkek’in hududumuzda diğeri olacağına PYD olsun sözleri var. PYD kim PKK’nın uzantısı. Bunlar bunu bilmiyorlar mı biliyorlar. Bile bile niçin bunları söylüyorlar. HDP’ye şirin gözükerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunların dayanağını alarak cumhurbaşkanlığı adaylarını seçtirmek istiyorlar bu kadar kolay. Bir de tabi dünya görüşleri de ona uyuyor. Zira hem HDP’nin üst yapısı, hem de CHP’nin üst yapısı 80 öncesi sol örgütlerde birlikte çalışmış, sağa karşı davacılara dindarlara karşı birlikte uğraş etmişler. Bu türlü de bir fikirdaşlıkları ve geçmişteki yol arkadaşlıkları var. Lakin artık tabi ki Türk devleti de bunu seyretmez. Sonuçta gereğini yaptı ve tutuklandı. TTB ve emsal kuruluşlarla ilgili de bir yasa gündeme getirilecek.
“CUMHURBAŞKANI ADAYI OLAN BİRİNİN ASLA KULLANMAMASI GEREKEN KELİMELER”
Bir de Kılıçdaroğlu’nun uyuşturucu ile ilgili söylediği şeyler büyük bir iftira. Yenilir yutulur cinsten değil. Bir de cumhurbaşkanlığına aday olan birisinin asla kullanmaması gereken sözler. Bu nasıl bir kelamdır. Burada İçişleri Bakanı’nı hedef alıyorsunuz. İçişleri Bakanı hem terörle mücadelede, hem asayişte hem doğal afetlerle çabada can siperhane çalışan bakanlarımız. Bir de burada on binlerce yüzbinlerce polis kardeşimiz, jandarmamız, askerimiz itham altında bırakılıyor. Bence Sayın Kılıçdaroğlu’nun özür dilemesi lazım. Bu çeşit kelamlardan de sakınması lazım. Siz eleştirebilirsiniz fikirlerinizi söyleyebilirsiniz lakin ne devlete, ne Türkiye Cumhuriyeti’ne ne onun polisine bu türlü hadsiz bir iftira atamazsınız.
“BATI TÜRKİYE DÜŞMANLARINI BULUYOR VE KENDİ SİYASETLERİ DOĞRULTUSUNDA KULLANIYOR”
Fincancı’nın 15 Temmuz gecesi ABD Büyükelçiliğinde olduğu ortaya çıktı. Sonrasında Almanya’nın Fincancı’nın tutuklanmasını telaş verici bulduğuna yönelik açıklaması oldu. Bunlar size ne söz ediyor?
Biraz evvel de söylediğim üzere Türkiye’ye değil dışarıya yapıyorlar. Tıpkı vakitte emperyalistlerle işbirliği yaptıklarının da ispatı. Zira Batı ya da ABD Türkiye düşmanlarını buluyor ve bunları kendi siyasetleri doğrultusunda kullanıyor.
“ABD GEZİSİ TAM BİR FİYASKOYLA SONUÇLANDI”
Sayın Kılıçdaroğlu’na dönmek istiyorum. Ekim ayının ortalarında çok konuşulan bir ABD ziyareti olmuştu. Artık de İngiltere’de. ‘İcazet turları’ olarak yorumlayanlar var. Siz bu bahse nasıl bakıyorsunuz?
Hem icazet almak için hem de oradaki birtakım kişi ve kuruluşlarla bu cumhurbaşkanı adaylığı ve 2023 seçimlerini görüşmek için gittiği çok aşikar. Lakin buna bir kılıf bularak bilim adamlarıyla, teknoloji kuruluşlarıyla görüşeceğini söyledi. Lakin ABD gezisi tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.
Hangi açıdan?
Şu açıdan, bir; orada görüşmek istediği birden fazla kimseyle görüşemedi. İkincisi de şu oldu; bilhassa o kayıp 8 saatin izahatını bu millete yapamadı. Üçüncüsü de ne ABD kamuoyunda ne de bizim kendi iç kamuoyumuzda da başarılı bulunmadı. Ama büyük bir başarısızlık olarak söz edildi. Fakat tabi 8 saatlik görüşmede ne yaptığı, kimlerle görüştüğü, kendisi açısından bu ziyaret kâfi mi onu da vakit gösterecek. Ben de o vakit söyledim. Bu hem Türkiye içi kamuoyuna ‘bak işte ABD ile bağlantı kurabiliyor, orada da görüşme yapabiliyorum’ diyor. Peşine de artık İngiltere’ye gitti.
“HİÇBİR YETKİSİ OLMAYAN BİRİNE NİÇİN PARA VERSİNLER?”
Bakın ne diyor giderken. ‘Temiz para getireceğim‘ diyor. Artık İngiltere dünyanın en eski ve büyük sömürge devleti. Artık bir sefer pak parayı nereden bulacaksın? İki, teknik birtakım yatırımlar getireceğim diyor. Hangisi farklı, sen Türkiye Cmhuriyeti Başkanı mısın, başkanı mısın, TOBB lideri mısın? Hayır, Meclis’te en büyük çoğunluğa sahip bir partinin genel liderisin. Seçime var daha 7-8 ay. Seçimi aslında kazanamayacaksın. Beşerler hiçbir yetkisi olmayan birisine niçin para versinler? Demezler mi ki önce bir seçimi kazan, sonra görüşelim demezler mi? Yani devletine ya da ülkeye para getirmek için ya da kendi partisine birtakım yatırımlar getirmek için gidiyor sözleri inandırıcı değil. Çünkü devlet ismine konuşma yetkisi de yok. Hasebiyle da devletin kurumları ismine da konuşma yetkisi yok. Yalnızca fikir beyan edebilir. Olsa olsa ne yapabilir. CHP ismine yapabilir. CHP’li iş adamları ismine yapabilir. Bunlardan da tekrar devletin haberdar edilmesi lazım. Binaenaleyh ben bu seyahatin de yeniden bir fiyaskoyla sonuçlanacağını düşünüyorum. Yalnızca İngiltere’ye gelmiş gitmiş olacak.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun zaten Türkiye’de de o denli bir sonlandırması yok. Biliyorsunuz yani Sayın Kılıçdaroğlu FETÖ’cülerle de PKK uzantılarıyla da çok rahat görüşebiliyor. Zira gittiği vilayetlerde de “Bütün KHK’lıları geri döndüreceğiz” dedi. KHK’lılar kim? Yüklü olarak FETÖ’cüler, PKK’lılar ve öbür terör örgütlerine mensup olan şahıslar.